Blog

  • Göztepe’den Nazım Sangare’ye Teşekkür ve Veda Mesajı

    Göztepe’den Nazım Sangare’ye Teşekkür ve Veda Mesajı

    Göztepe Spor Kulübü, resmi sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamayla, takımın değerli oyuncularından Nazım Sangare’ye duyduğu minnettarlığı ve veda dileklerini iletti. Kulüp, yaptığı açıklamada:

    “Teşekkürler Nazım Sangare!” ifadeleriyle başladığı mesajında, 2024-25 sezonu sonunda sözleşmesi sona erecek olan başarılı futbolcuya, kulübe yaptığı katkılar ve gösterdiği üstün performans için teşekkür etti. Ayrıca, Nazım Sangare’nin yeni kariyer yolculuğunda başarılar diledi ve onunla geçirdiği zamanların kendileri için değerli olduğunu belirtti.

    Göztepe Kulübü’nün resmi Twitter hesabında paylaşılan bu anlamlı mesaj, taraftarlar ve futbol camiası tarafından büyük takdir topladı. Kulüp, genç ve yetenekli oyuncunun yeni adımlarında da yanlarında olacaklarını vurguladı.

    İşte Göztepe’nin resmi paylaşımı

    https://twitter.com/Goztepe/status/1933456184998072435

  • Micron Teknoloji’nin ABD Yatırım Planı: 200 Milyar Doların Ötesinde

    Micron Teknoloji’nin ABD Yatırım Planı: 200 Milyar Doların Ötesinde

    Önde gelen yarı iletken üreticisi Micron Teknoloji, ABD’de çip endüstrisini güçlendirmek ve küresel rekabet gücünü artırmak amacıyla toplamda 200 milyar dolar tutarında kapsamlı bir yatırım planını kamuoyuyla paylaştı. Bu büyük ölçekli yatırım, özellikle bellek ve Ar-Ge alanlarında yoğunlaşarak ülkenin teknolojik altyapısına büyük katkılar sağlayacak şekilde tasarlandı.

    Yatırımın Detayları ve Hedefleri

    Micron’un planı, ABD’de yeni üretim ve Ar-Ge merkezleri kurmayı ve mevcut tesisleri geliştirmeyi kapsıyor. Bu kapsamda, Idaho, New York ve Virginia eyaletlerine odaklanan yatırımların toplam değeri 150 milyar dolar yeni bellek üretimi ve 50 milyar dolar ise araştırma ve geliştirme faaliyetlerine ayrılacak. Bu girişimlerin sonunda, Micron’un ABD’deki bellek üretim kapasitesinin yaklaşık %40’a ulaşması ve ülke ekonomisine yaklaşık 90 bin yeni istihdam kazandırılması öngörülüyor.

    Yatırımın Amacı ve Stratejisi

    Micron’un açıklamasına göre, bu büyük ölçekli yatırımlar, pazar talebini karşılamak, pazar payını korumak ve ABD’de yüksek kaliteli bellek üretimini artırmak amacıyla gerçekleştiriliyor. Şirket, özellikle yüksek performanslı bellek çözümleri ve yapay zeka odaklı uygulamalarda ihtiyaç duyulan gelişmiş teknolojilerin geliştirilmesine büyük önem veriyor.

    Mevcut ve Yeni Projeler

    • Boise, Idaho’da ikinci bir öncü bellek fabrikası inşası için 30 milyar dolar yatırım planı
    • Manassas, Virginia’daki mevcut üretim tesisinin modernizasyonu ve genişletilmesi
    • Yeni nesil bellek teknolojileri ve ileri paketleme çözümleri geliştirmek üzere uzun vadeli çalışmalar

    ABD Ekonomisine Katkı ve Teknolojik Güçlendirme

    Bu yatırımlar, sadece üretim kapasitesini artırmakla kalmayıp, aynı zamanda ABD’de gelişmiş paketleme ve montaj yetenekleri kazandırmayı hedefliyor. Ayrıca, yapay zeka ve veri merkezi teknolojilerinde kritik öneme sahip Yüksek Bant Genişlikli Bellek (HBM) üretiminde de uzun vadeli büyüme fırsatları sunacak. Micron’un bu stratejik hamlesi, Amerika’nın küresel teknoloji liderliği yolundaki konumunu güçlendirecek ve ülkenin ekonomik büyümesine önemli katkılar sağlayacak.

    Zaman Çerçevesi ve Gelecek Planları

    Micron’un toplam yatırımlarının hayata geçirilme zaman çizelgesi henüz netlik kazanmış olmasa da, şirket, önümüzdeki yıllarda bu projelerin hızla hayata geçirilmesini ve ABD’nin teknolojik altyapısının güçlendirilmesini planlıyor. Bu büyük ölçekli girişim, hem sektörün gelişimine hem de ülke ekonomisine uzun yıllar boyunca katkı sağlayacak önemli bir adım olarak görülüyor.

  • Plastik Kirliliği ve Akciğer Sağlığı Üzerine Derinlemesine Bir Analiz

    Plastik Kirliliği ve Akciğer Sağlığı Üzerine Derinlemesine Bir Analiz

    Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu, 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında plastiklerin küresel çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekmek amacıyla detaylı bir açıklama yaptı. Plastik üretiminde yaşanan dramatik artış ve tek kullanımlık plastiklerin yaygın kullanımı, çağımızın en büyük çevresel sorunlarından biri haline gelmiştir.

    Plastik Üretimi ve Atık Soru İşaretleri

    1950 yılından itibaren dünya genelinde plastik üretimi yaklaşık 230 kat artış göstermiştir. Günümüzde üretilen plastiklerin yaklaşık %79’u atık haline gelmiş olup, bu atıkların büyük kısmı da tek kullanımlık ve doğada uzun süre kalıcı özellikleriyle dikkat çekmektedir. Dünya genelinde yılda yaklaşık 353 milyon ton yeni plastik atık üretilmekte ve bu atıkların büyük bir bölümü, doğal yaşam alanlarına sızmakta veya çevreye zarar vermektedir.

    Plastik Kirliliğinin Kaynakları ve Dağılımı

    • Tek kullanımlık plastik ürünler
    • Endüstriyel atıklar
    • Denizcilik ve balıkçılık faaliyetlerinden kaynaklanan atıklar
    • Tarımda kullanılan plastikler
    • Sentetik tekstil ürünleri

    Gelişmiş ülkelerden düşük gelişmiş ülkelere doğru yapılan plastik ihracatı da önemli bir çevresel sorun teşkil etmektedir. Özellikle ABD, Çin, Hindistan, Brezilya ve Endonezya, en yüksek plastik atık üreticileri olarak öne çıkmakta ve bu ülkelerin toplam üretimi, küresel atık miktarının büyük bir bölümünü oluşturmaktadır.

    Plastiklerin Çevre ve İnsan Sağlığına Zararları

    Plastiklerin doğada çözünmesi ve parçalanması 500 yıl veya daha uzun süre alabilmekte, bu da onların toprak ve su kaynaklarındaki kalıcılığını artırmaktadır. Ayrıca, mikroplastiklerin su ve gıdalara karışması, doğrudan insan sağlığını tehdit eden yeni bir risk oluşturmuştur. Yapılan araştırmalar, mikroplastiklerin astım, solunum yolu hastalıkları, kanser ve üreme sistemi bozuklukları gibi çeşitli hastalıkların gelişiminde rol oynayabileceğini göstermektedir.

    Türkiye’nin Durumu ve Uluslararası Bağlantılar

    Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleri ve İngiltere’den en yüksek plastik atık ithalatını yapan ülkeler arasında yer almaktadır. 2023 yılında toplam 456 bin 507 ton plastik atık Türkiye’ye ithal edilmiştir. Bu miktar, günlük yaklaşık 125 kamyon plastik atığına eşdeğer olup, ülkemizdeki plastik üretimi ise 2024 yılında %8 oranında artışla 9.9 milyon tona ulaşmıştır. Ayrıca, WWF-Türkiye’nin yürüttüğü “Sahil Sahiplen” programı kapsamında yapılan incelemelerde, sahillerde rastgele toplanan 19.050’den fazla atık parçasının %77.9’unun plastik olduğu belirlenmiş ve bu da sahil kirliliğinin boyutunu gözler önüne sermektedir.

    Mikroplastiklerin İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri

    Plastiklerin yaşam döngüsü boyunca saldığı sera gazları ve toksik maddeler, iklim değişikliğine katkıda bulunmakla kalmayıp, mikroplastiklerin insan vücuduna girişini de sağlamakta ve bu da ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Özellikle günlük kullanımda maruz kalınan mikroplastiklerin, damar yoluyla alınan sıvılar ve solunum yoluyla solunan partiküller aracılığıyla kana karışması, akciğer fibrozisi başta olmak üzere çeşitli kronik hastalıkların gelişim riskini artırmaktadır. Geliştirilen yeni çalışmalar, mikroplastiklerin doğrudan kana karışarak tüm organlara ulaşabildiğini ve bu nedenle uzun vadeli sağlık riskleri taşıdığını göstermektedir.

    Geleceğe Dair Tehditler ve Çözüm Önerileri

    Plastiklerin yaşam döngüsü boyunca saldığı sera gazları ve toksik kimyasallar, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybını hızlandırmakta, gelecek nesilleri de ciddi anlamda tehdit etmektedir. Mevcut yasal düzenlemeler ve politika yaklaşımları, AB standartlarıyla uyumlu hale getirilmeye çalışılsa da, gelişmiş ülkelerdeki geri dönüşüm oranlarının çok gerisinde kalmaktadır. Bu nedenle, toplumda farkındalık yaratmak, atıkların azaltılması ve geri dönüşüm oranlarının artırılması en önemli adımlar arasında yer almaktadır. Ayrıca, mikroplastiklerin gözle görülemeyen boyutları ve toksik etkileri göz önüne alındığında, sağlık alanında yeni araştırmalar ve önleyici tedbirler kaçınılmazdır.

    Sonuç ve Çağrı

    Unutulmamalıdır ki, bugün yaratılan plastik sorunları sadece çevreyi değil, gelecek nesillerin sağlığını ve yaşam kalitesini de tehdit etmektedir. Plastik üretimi, kullanımı ve bertarafı sırasında alınacak önlemler, hem ekosistemi koruma hem de insan sağlığını güvence altına alma adına elzemdir. Türk Toraks Derneği olarak, her bireyi ve kurumları bu konuda sorumluluk almaya ve plastik kirliliğine karşı aktif mücadeleye davet ediyoruz. Plastiklerin hastalık ve ölüm nedeni olmaması için, toplumsal farkındalık ve sürdürülebilir çözümler hayata geçirilmelidir.

  • İzmir Yaşam Boyu Destek Akademisi’nden Çocuklara Yönelik Cinsel İstismar Mücadelesi

    İzmir Yaşam Boyu Destek Akademisi’nden Çocuklara Yönelik Cinsel İstismar Mücadelesi

    İzmir Yaşam Boyu Destek Akademisi, toplumun en hassas ve korunmaya muhtaç bireyleri olan çocukların güvenliği için önemli bir adım attı. Gerçekleştirdiği “BANA DOKUNMA” projesi ile çocuklara karşı uygulanan cinsel istismar suçlarına karşı farkındalık yaratmak ve önleyici çalışmalar yapmak amacıyla kapsamlı bir eğitim ve bilinçlendirme seferberliği başlattı. Bu projenin tanıtım toplantısı, İzmir’de düzenlendi ve toplumun tüm kesimlerinden katılımcıları bir araya getirdi.

    Akademinin İzmir’de başlayan çalışmaları, özellikle 2025 yılında hayata geçirmeyi planladığı “Yaşam Boyu Destek Asistanı” eğitim programıyla güçleniyor. Bu program, özel gereksinimli bireylerin yaşam kalitesini artırmayı ve onları topluma entegre etmeyi hedefliyor. Ayrıca, düzenlenen tanıtım etkinliğinde önemli isimler ve kurum temsilcileri, çocuklara karşı işlenen suçlar ve alınması gereken önlemler konusunda önemli konuşmalar yaptı.

    İyi Parti İzmir İl Başkanı Avukat Ülkü Doğan, İzmir Kent Konseyi Başkanı Özgür Topaç ve İzmir Yazarlar Kooperatifi’nin değerli yazarları, etkinliğin önemli konukları arasında yer aldı. Programın açılışını yapan İzmir Yazarlar Kooperatifi Başkanı Serkan Esen, toplumun bilinçlenmesi ve çocukların korunması adına yapılan çalışmaların önemine vurgu yaptı.

    Rakamlar ve Gerçekler: Görünenden Çok Daha Derinlerde

    Serkan Esen, akademinin eğitim direktörü Tolga Nasuh Aran ve Çağrı Köylüoğlu’nun katkılarıyla gerçekleşen bu projelerin, toplumdaki ciddi sorunlara dikkat çektiğini belirtti. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, dünyada her 4 kız çocuğundan 1’i, her 10 erkek çocuğundan 1’i 18 yaşına ulaşmadan cinsel istismara maruz kalıyor. UNICEF’in raporlarına göre ise her yıl yaklaşık 120 milyon kız çocuğu, farklı şekillerde cinsel şiddete maruz kalmakta. Türkiye’de ise adli verilere göre 2022 yılında yaklaşık 23.000 cinsel istismar davası açılmış olup, suçların %46’sı 18 yaşın altında mağdurlara yöneliktir. Ancak, bu sayılar buzdağının sadece görünen yüzü olup, gerçek vakaların sayısının çok daha fazla olduğu düşünülüyor.

    Fail Profili ve Mağdurların Güvenliği

    İstismar vakalarının yaklaşık %85’inde failin, çocuğun yakın çevresinden, güvendiği kişilerden biri olduğu ortaya çıkmakta. En sık karşılaşılan fail profilleri arasında baba, üvey baba, amca, öğretmen, komşu ve dini liderler yer almakta. Çocuklar genellikle ev ortamında, failin veya ailesinin evinde, “güvenli” olarak algılanan alanlarda istismara uğruyor. Bu durum, çocukların ve ailelerin farkında olmadan büyük risk altında olduğunu ortaya koyuyor.

    Sessizlik ve Toplumsal Sorumluluk

    Serkan Esen, “Sessiz kalmak, suçun büyümesine neden olur” diyerek, çocukların bedenleriyle sessiz çağrılarını dinlememiz gerektiğine dikkat çekti. Çocuklar susar, ama bedenleri ve ruhları bu sessizliği anlatır. Toplumsal olarak, yetişkinlerin görevi, bu sessiz çığlıkları duymak ve onları korumaktır. Cinsel istismarın önlenebilmesi için, ilk adım, görmezden gelmemek ve çocuklara güvenli alanlar sunmaktır. Güvenli bir toplum, bilgi ve bilinçle mümkündür. Çocukların sessiz çığlıklarını duyan toplumlar, onların güvenliğini sağlar.

    Uzmanlar ve Farkındalık Çalışmaları

    Program kapsamında, alanında uzman aile danışmanları ve akademisyenler, çocukların korunması ve istismarın önlenmesi üzerine çeşitli sunumlar yaptı. Arzu Çakır, “Kırılan Oyuncaklar Gibi Kırılan Güvenler” başlıklı konuşmasında, güvenin önemine vurgu yaptı. Ferhat Yılmaz, “İstismara Karşı En Güçlü Kalkan: Ailede Açık İletişim” dedi. Prof. Dr. Günseli Yıldırım, “Farkındalık ve Müdahale: Eğitimcinin Gücü ve Sorumluluğu” konusunu ele aldı. Avukat Ali Barış Ercan ise, “İhmal ve İstismarın Önlenmesi ve Yasal Sorumluluklar” hakkında detaylı bilgiler verdi.

    Programın Kapanış ve Toplumsal Katılımın Önemi

    İzmir Yaşam Boyu Destek Akademisi’nin Eğitim Direktörü, Uzman Psikolog ve Aile Danışmanı Tolga Nasuh Aran, programın sonunda yaptığı konuşmada, toplumların bu konuda alacağı önlemler ve yapabilecekleri hakkında çarpıcı örnekler paylaştı. Ayrıca, eğitimlerin yaygınlaştırılması ve bilinçlenmenin artırılması gerektiğinin altını çizdi. Programın sonunda, bu önemli projeye katkıda bulunan ve destek veren kurum ve bireylere teşekkür plaketleri takdim edildi.

    Unutmayalım ki, “sessizlik suçları büyütür”. Çocukların güvenliği ve sağlıklı gelişimi için hep birlikte hareket etmeli, bilinçlenmeli ve farkındalık oluşturmalıyız. Toplum olarak, çocukların sessiz çığlıklarını duymak, onlara ulaşmak ve korumak en büyük görevimizdir.

  • Nihal Candan’ın Yoğun Bakım Sınavı: Anoreksiya ile Gölgelenen Bir Hayat

    Nihal Candan’ın Yoğun Bakım Sınavı: Anoreksiya ile Gölgelenen Bir Hayat

    Bir zamanlar sosyal medyanın parıltılı dünyasında “Candan Kardeşler” den biri olarak ünlenen Nihal Candan, şimdi bir hastane odasında, yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide mücadele ediyor. Lüks vitrinlerin, göz kamaştırıcı paylaşımların yerini, Anoreksiya Nervoza ile amansız bir savaş aldı. Genç kadının hikayesi, bir dönemin fenomen yaşamından cezaevi koridorlarına, oradan da yoğun bakım ünitesine uzanan trajik bir yolculuk ile geçti.

    Cezaevinin Gölgesinde Tükenen Bir Beden!

    Kasım 2023, Nihal Candan için bir kırılma noktasıydı. Kardeşi Bahar Candan ile birlikte “kara para aklama” ve “dolandırıcılık” suçlamalarıyla tutuklandığında, kimse onun bu süreçte hayata tutunmakta bu kadar zorlanacağını öngöremezdi. Cezaevi, sadece özgürlüğünü değil, sağlığını da elinden aldı. Yemek yemeyi reddetmesi, bir isyandan çok, sessiz bir çığlıktı. Kilo kaybı hızla ilerledi; 29 kiloya kadar düştü. Doktorlar, Anoreksiya Nervoza teşhisi koydu. Bu, yalnızca bedensel bir çöküş değil, ruhsal bir fırtınanın da habercisiydi.

    Ailesi ve avukatları, Nihal’in hayatta kalması için adeta zamanla yarıştı. Yoğun çabalar sonucu, sağlık gerekçesiyle tahliye edildi. Ancak hastane odası, onun için bir kurtuluş değil, yeni bir savaş alanı oldu. Tedaviye direnç gösteren Nihal, moral bozukluğunun pençesinde hastalığın daha da derinlerine sürüklendi.

    Ölümle Burun Buruna: Kritik Anlar

    Hastane koridorlarında yankılanan umut, iki kez yerini korkuya bıraktı. Nihal’in kalbi, iki ayrı olayda durdu. Her defasında, sağlık ekiplerinin kararlı müdahalesi onu hayata geri çekti. Ancak dün gece, arkadaşlarının ziyareti sonrası fenalaşarak yeniden yoğun bakıma kaldırıldı. Şu an, monitörlerin soğuk ışıkları altında, yaşam mücadelesi sürüyor. Doktorlar, durumunun ciddiyetini koruduğunu, tedavinin hayati önem taşıdığını vurguluyor. Dahası, Nihal’in ruhsal olarak desteklenmesi gerektiğini, zira hastalığın yalnızca bedeni değil, ruhu da tükettiğini ifade ediyorlar.

    Bahar Candan’ın Çaresiz Çığlığı

    Kardeşi Bahar Candan, sosyal medyada ablasının durumu hakkında yürek burkan paylaşımlar yapıyor. “Ablamın organları iflas etmiş. Tedaviyi reddediyor. Ölmek istiyor,” sözleri, ailenin yaşadığı çaresizliği gözler önüne seriyor. Bahar’ın her paylaşımı, bir umut arayışı, bir yakarış. Ancak Nihal’in ruhu, sanki bu dünyadan kopmak istercesine, tedaviye sırt çeviriyor.

    Nihal Candan’ın hikayesi, sadece bir bireyin dramı değil; sosyal medyanın ışıltılı dünyasının, görünmeyen yüzünü de ortaya koyuyor. Fenomenlik, lüks ve popülerlik, bir anda kırılgan bir bedenin gölgesinde kaybolabilir. Anoreksiya Nervoza gibi ciddi bir hastalığın, yalnızca fiziksel değil, psikolojik bir mücadele olduğu gerçeği, Nihal’in hikayesinde bir kez daha kendini gösteriyor.

    Doktorlar ve ailesi, Nihal’in hayata tutunması için mücadele ederken, kamuoyu da bu genç kadının sağlığına kavuşmasını umutla bekliyor. Onun hikayesi, belki de hepimize, görünenin ötesinde yatan kırılganlıkları hatırlatıyor.

    Anoreksiya Nervoza Nedir? Sessiz Bir Mücadelenin Hikayesi

    Bir tabak yemek, kimileri için sıradan bir an, kimileri içinse içinden çıkılmaz bir savaş. Anoreksiya Nervoza, yalnızca bedeni değil, ruhu da gölgede bırakan bir yeme bozukluğu. Dışarıdan bakıldığında bir zayıflık arzusu gibi görünse de, bu hastalığın kökleri çok daha derinlerde; zihnin labirentlerinde, duyguların fırtınalarında yatıyor. Anoreksiya Nervoza, bir insanın kendi bedeniyle barışını kaybettiği, sessiz ama yıkıcı bir mücadele.

    Görünmez Bir Düşman: Anoreksiya Nervoza’nın Tanımı

    Anoreksiya Nervoza, kişinin yetersiz beslenme ve aşırı kilo kaybına yol açacak şekilde yemek yemeyi reddetmesiyle karakterize edilen ciddi bir psikolojik rahatsızlıktır. Bu hastalık, genellikle kişinin beden algısında çarpıklık yaşamasıyla başlar. Aynaya baktığında, ne kadar zayıf olursa olsun, kendini “yeterince iyi” görmez. Kilo vermek, bir kontrol arayışına dönüşür; ama bu arayış, çoğu zaman hayatı tehdit eden bir girdaba sürükler. Genç kadınlarda daha sık görülse de, erkekler ve her yaştan birey bu hastalığın pençesine düşebilir.

    Belirtiler: Sessiz Çığlıklar

    Anoreksiya, kendini yalnızca tartıdaki rakamlarla göstermez. Bedenin çöküşü, ruhun feryatlarıyla el ele gider. Kilo kaybı dramatik bir hal alır; kemikler belirginleşir, cilt solgunlaşır, saçlar dökülmeye başlar. Ama asıl yara, gözle görülmeyen yerdedir: Sürekli yorgunluk, konsantrasyon eksikliği, sosyal ilişkilerden kopma ve derin bir mutsuzluk. Yemekten kaçınma, kalori hesaplamalarına takıntı, aşırı egzersiz yapma ya da yemek sonrası suçluluk hissi, hastalığın alarm zilleridir. Bazı durumlarda, hastalar tedaviye direnç gösterir, çünkü bu hastalık, onların “kontrol” sandıkları bir kalkan olur.

    Nedenleri: Kırılgan Bir Zihnin Fırtınası

    Anoreksiya Nervoza’nın tek bir nedeni yoktur; o, bir bulmacanın parçaları gibi birçok faktörün birleşimidir. Toplumun “mükemmel beden” dayatması, sosyal medyanın kusursuz görüntüleri, bireyi bir ideale ulaşma baskısı altına sokar. Ancak bu yalnızca buzdağının görünen kısmıdır. Genetik yatkınlık, aile dinamikleri, geçmiş travmalar ya da düşük özsaygı, hastalığın tohumlarını ekebilir. Stres, kaygı bozuklukları ya da depresyon gibi psikolojik durumlar, bu tohumların yeşermesine zemin hazırlar. Her hikâye farklıdır, ama hepsinde ortak bir nokta vardır: Anoreksiya, bir yardım çığlığıdır.

    Tedavi: Umuda Uzanan Bir Yol

    Anoreksiya Nervoza, tedavi edilebilir bir hastalıktır, ancak bu yol sabır ve kararlılık gerektirir. Tedavi, yalnızca bedeni değil, zihni ve ruhu da iyileştirmeyi amaçlar. Beslenme uzmanları, psikologlar ve doktorlardan oluşan bir ekip, hastanın sağlıklı bir kiloya ulaşmasını sağlarken, altta yatan duygusal yaraları da onarmaya çalışır. Bilişsel davranışçı terapi, aile terapisi ve bazen ilaç tedavisi, bu süreçte önemli bir rol oynar. Ancak en büyük adım, hastanın kendi iyileşme isteğidir. Aile ve arkadaşların desteği, bu yolda bir fener gibi yol gösterir.

     

  • Danıştay’dan Yurt Yaş Sınırı Kararı: 30 Yaş Düzenlemesi Hukuka Uygun Dedi

    Danıştay’dan Yurt Yaş Sınırı Kararı: 30 Yaş Düzenlemesi Hukuka Uygun Dedi

    Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Hizmetleri Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle yurtlarda barınma yaş sınırı 35’ten 30’a indirildi. Bu düzenleme, Erciyes Üniversitesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı’nda tezli yüksek lisans öğrencisi olan davacı tarafından yargıya taşındı. Danıştay 8. Dairesi, 31/12/2024 tarihli kararıyla düzenlemeyi hukuka uygun bularak davayı reddetti.

    Davanın Konusu

    Dava, 09/04/2021 tarih ve 31449 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Hizmetleri Yönetmeliği’nin “Barınma şartları” başlıklı 6. maddesinin (h) bendinde yer alan “otuzbeş” yaş şartının, 20/04/2023 tarih ve 32169 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Hizmetleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 2. maddesiyle “otuz” olarak değiştirilmesine ilişkin düzenlemenin iptali talebiyle açıldı.

    Davacının İddiaları

    Davacı, yaş sınırının aşamalı olarak 40’tan 30’a düşürüldüğünü, bu durumun 30 yaş üstü öğrencilerin yurt barınma hakkını elinden aldığını savundu. Yaş farkından kaynaklanabilecek sorunların kat, blok ve oda düzenlemeleriyle çözülebileceğini, yaş sınırının maddi imkandan yoksunluk ve başarı kriterlerine dayanması gerektiğini belirtti. Ayrıca, yüksek lisans öğrencilerinin çalıştığı ve kazanç sahibi olduğu ön kabulünün hukuki temelden yoksun olduğunu, düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğunu ve temel hak ve hürriyetleri ihlal ettiğini ileri sürdü.

    Bakanlığın Savunması

    Gençlik ve Spor Bakanlığı, Anayasa’nın 65. maddesine dayanarak, devletin sosyal ve ekonomik görevlerini mali kaynaklarının yeterliliği ve öncelikler doğrultusunda yerine getirdiğini ifade etti. Kamu kaynaklarının verimli kullanımı için 18 ve üzeri yaş grubuna öncelik tanındığını, yaş sınırının makul ve objektif bir kriter olduğunu, düzenlemenin hukuka ve belirlilik ilkesine uygun olduğunu savundu.

    Danıştay’ın Kararı

    Danıştay 8. Dairesi, Esas No: 2023/2502 ve Karar No: 2024/7964 ile davayı inceledi. 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurt Hizmetleri Kanunu uyarınca, barınma şartlarını belirlemenin idarenin yetkisinde olduğu vurgulandı. Anayasa’nın 65. maddesi gereğince, kamu kaynaklarının verimli kullanımı için yaş sınırının 30’a indirilmesinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olduğu sonucuna varıldı.

    Mahkeme, davanın reddine, yargılama giderlerinin davacıya yüklenmesine ve davalı idareye vekalet ücreti ödenmesine hükmetti. 31/12/2024 tarihinde oybirliğiyle alınan karar, 30 gün içinde temyiz edilebilecek. Bu karar, yurtlarda 30 yaş sınırının devam edeceğini gösterirken, 30 yaş üstü öğrencilerin barınma hakkı tartışmaları sürüyor.

  • Elektrikli Güç Canavarı BMW i4 M60 Tanıtıldı

    Elektrikli Güç Canavarı BMW i4 M60 Tanıtıldı

    BMW, elektrikli performans araçları yelpazesini genişletmeye devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Avusturya web sitesinde ortaya çıkan BMW i4 M60, artık resmî olarak satışa sunuldu. M Departmanı’nın en çok satan modeli i4 M50’nin üzerinde konumlanan bu yeni model, etkileyici özellikleriyle dikkat çekiyor.

    BMW i4 M60’ın Güç ve Performansı

    BMW i4 M60, i5 M60’tan alınan çift elektromotorlu düzeniyle 601 beygir gücü ve tam 795 Nm tork üretiyor. Bu güç, aracı 0’dan 100 km/s hıza yalnızca 3.7 saniyede ulaştırıyor. Bu performans, i4 M50’den 0.2 saniye, i5 M60’tan ise 0.1 saniye daha hızlı. Hatta M3 Competition xDrive’ın 3.5 saniyelik 0-100 km/s hızlanmasına bile oldukça yakın bir değer sunuyor. Ancak azami hızı 225 km/s ile i5 M60’ın 230 km/s’lik değerinin biraz gerisinde kalıyor.

    Menzili

    BMW, WLTP normlarına göre i4 M60 için 433 ila 551 kilometre arasında bir menzil vadediyor. Yeni model, i4 M50’ye kıyasla daha verimli bir performans sergiliyor. Kombine tüketim değeri 20.9 kWh/100 km ile M50’nin 22.5 kWh/100 km’lik tüketiminin önünde. Her iki modelde de 88.1 kWh kapasiteli batarya paketi kullanılıyor. Güç artışına rağmen i4 M60 xDrive Gran Coupe, 5 kg daha hafif bir yapıya sahip ve 2.285 kg ağırlık sunuyor.

    Şarj ve Teknik Detayları

    Yeni i4 M60, 11 kW AC şarj desteği ve 205 kW’a kadar DC şarj imkanı sağlıyor. Bu sayede batarya, %10’dan %80’e 30 dakikada doluyor. Ayrıca, 10 dakikalık hızlı şarj ile 185 km’lik menzil elde edilebiliyor. Boyutlar açısından i4 M50 ile aynı uzunluk ve yüksekliğe sahip olan modelde daha alçak bir süspansiyon tercih edilmemiş.

    BMW i4 M60 Fiyatı

    Almanya’da 72.900 €’dan başlayan fiyatlarla satışa sunulan BMW i4 M60, Temmuz 2025’te üretim hattına girecek ve önümüzdeki aylarda müşterilere teslim edilecek. Öte yandan, G26 kodlu 4 Serisi Gran Coupe’nin üretimi 2028 yılında sona erecek ve hem elektrikli hem de içten yanmalı versiyonlar yollara veda edecek.

    BMW i4 M60, elektrikli performans araçları segmentinde iddialı bir seçenek olarak öne çıkıyor. Güç, verimlilik ve hızlı şarj özellikleriyle dikkat çeken bu model, M Departmanı’nın yenilikçi ruhunu yansıtıyor. Elektrikli mobiliteye geçişte önemli bir adım olan i4 M60, performans tutkunlarını heyecanlandırmaya hazır!

  • Şarkıcı Şimal’in Sağlık Durumu Kritik! Süreç Devam Ediyor

    Şarkıcı Şimal’in Sağlık Durumu Kritik! Süreç Devam Ediyor

    Türk müziğinin sevilen isimlerinden Şimal, sağlık mücadelesiyle gündemde. 2021 yılında meme kanseri teşhisi alan ve uzun bir tedavi sürecinin ardından hastalığı yendiğini duyuran 39 yaşındaki şarkıcı, 2024 yılında rutin kontroller sırasında beyninde tespit edilen tümör nedeniyle zorlu bir dönemden geçti. 8 saat süren başarılı bir operasyonla hayata tutunan Şimal, ne yazık ki 4 Mayıs 2025 tarihinde yeniden rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı.

    Yoğun Bakımda Tedavi Sürüyor

    Yakın çevresinden edinilen bilgilere göre, daha önce üç kez metastaz yapan hastalığı nedeniyle zor günler geçiren Şimal, şu anda yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor. Ünlü sanatçının durumunun kritik olduğu belirtilirken, sevenleri ve hayranları sosyal medyada destek mesajları paylaşarak Şimal’e dua ediyor.

    Son Paylaşımı Doğum Günündeydi

    Şimal, son sosyal medya paylaşımını 25 Nisan 2025 tarihinde, doğum gününde yapmıştı. Duygusal ve umut dolu bir mesajla yeni yaşını kutlayan sanatçı, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:

    “Bugün benim doğum günüm! Bugün, sadece doğduğum günü değil, her şeye rağmen vazgeçmeyişimi kutluyorum! Gücümle, sabrımla, inancımla yeniden doğuyorum. Yeni yaşım, yepyeni bir sayfa ve ben bu defteri umutla, sağlıkla, cesaretle yazacağım! İyi ki doğdum, kendime: ‘İyi ki vazgeçmedin.’ Hayata: ‘Daha yeni başlıyoruz.’ Doğum günümü kutlayan herkese çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız.”

    Sevenlerinden Destek Mesajları!

    Şimal’in sağlık durumuyla ilgili gelişmeler, hayranlarını derinden üzerken, sosyal medyada #GeçmişOlsunŞimal etiketiyle binlerce destek mesajı paylaşıldı. Sanat camiasından da çok sayıda isim, Şimal’e acil şifalar dileyerek yanında olduklarını ifade etti.

    Şimal’in sağlık durumuna ilişkin yeni gelişmeler oldukça, sevenlerini bilgilendirmeye devam edeceğiz. Ünlü sanatçıya acil şifalar diliyor, bu zorlu süreçte yanında olduğumuzu belirtiyoruz.